NAMIK KEMAL KİMDİR?Tanzimat edebiyatının meşhur gazeteci, siyâsetçi, şâir ve yazarı. 21 Aralık 1840’ta Tekirdağ’da doğdu. 1889’da mutasarrıflık yaptığı Sakız Adasında öldü. Bolayır’a gömüldü. Yenişehirli Mustafa Âsım Beyin oğlu, Râtib bin Osman Paşanın torunudur. Anası Fatma Zehra hanım, Arnavut'tur.
Küçük yaşta, anasını kaybetti. Çocukluk ve ilk gençlik çağı, anasının babası Abdüllatif Paşanın yanında geçti. Abdüllatif Paşa, kaymakam ve vâli olarak devamlı dolaştığı için, dedesinin yanında kalan Nâmık Kemâl, düzenli bir öğretim görmedi. Önce husûsî dersler aldı. Daha sonra kendi kendini yetiştirmeye çalıştı. Dedesiyle 12 yaşında, önce Kars’a, bir yıl sonra da Sofya’ya gitti. 18 yaşına kadar burada kaldı. İlk şiirlerini burada yazdı. Tasavvufla ilgilendi. Evlenmesi de burada oldu.
1858’de İstanbul’a geldi. Divan Edebiyatı geleneğini devam ettiren şâirlerle tanıştı. Leskofçalı Gâlib Beyle yakın dostluk kurdu, ondan etkilendi. Bu etki, divan tarzı şiirlerinde, hayâtının sonuna kadar sürdü. 1861’de aynı şâirin başkanlığında kurulmuş olan, Encümen-i Şuarâ'da yer aldı. 1862’de Tercüme odasına girdi. Burada, batı hayranı kimselerle tanıştı.
Fransızca öğrenmeye ve Tasvir-i Efkâr’da yazılar yazmaya başladı. Şinâsi, Paris’e gidince, Tasvir-i Efkâr’ı Nâmık Kemâl’e bıraktı. Nâmık Kemâl, gazetecilikle berâber siyâsete de atılmış oldu. Gerek iç ve dış olaylar hakkındaki sert, olumsuz tenkit yazıları; gerekse Jön Türkler veya Genç Osmanlılar diye bilinen gizli ihtilâl cemiyetine üye olması, hükümeti harekete geçirdi. Gazetesi kapatılan yazar, Erzurum vâli muavinliğine tâyin edildiyse de oraya gitmedi.
Mısırlı Prens Mustafa Fâzıl Paşa, Avrupa’da Jön Türkleri destekleyeceğini bildirince Nâmık Kemâl, Ziyâ Paşa, Ali Suâvi ve diğerleriyle berâber Paris’e kaçtı. Bunlar önce Paris’te Muhbir, sonra Londra’da Hürriyet’i çıkararak yurtdışından hükümete muhâlefete devam ettiler.
1870’te İstanbul’a dönünce, arkadaşlarıyla İbret gazetesini çıkarmağa başladı. Az sonra İbret kapatıldı ve mutasarrıf olarak Gelibolu’ya gönderildi. Kısa zamanda azledildi. Tekrar İstanbul’a dönerek İbret’in başına geçti. Gazete tekrar kapatılınca tiyatro ile ilgilenmeğe başladı. Güllü Agop’un Gedikpaşa’daki tiyatrosunda, 1 Nisan 1873 gecesi oynanan Vatan Yahut Silistre piyesinde çıkan siyâsî olaylar neticesi, İbret gazetesi bir daha çıkmamak üzere kapatıldı.
Nâmık Kemâl, Kıbrıs Magosa’da ikâmete mecbur edildi. Burada 38 ay kaldı. Abdülazîz Hanın tahttan indirilmesi üzerine, siyâsî mahkûmlar için çıkarılan aftan istifâde ederek İstanbul’a döndü. Magosa hayâtı, yazar için rahat ve verimli geçti. Burada serbestçe dolaşabiliyor, dışarısıyla mektuplaşabiliyor, ziyâretçilerini ağırlayabiliyordu. Roman, tiyatro, târih ve tenkide dâir birçok eserini Magosa’da yazdı. Edebî çalışmalara ayıracak en çok zamânı burada bulabildi.
Tahta, Beşinci Murâd geçmişti. Yazar 1876’da sürgün dönüşü İstanbul’da bir kahraman gibi karşılandı. İkinci Abdülhamid Han tahta çıkınca Nâmık Kemâl’i, önce Şurâ-yı devlet üyesi yaptı, sonra Kânûn-i Esâsî’yi hazırlayacak komisyona tâyin etti. Nâmık Kemâl, bir sözünden dolayı suçlu bulunarak, önce altı ay hapis, sonra beş bin kuruş maaşla Midilli Adasında ikâmete mecbur edildi. İki buçuk yıl sonra aynı adaya mutasarrıf yapıldı. Buradan Rodos (1884-1887), daha sonra da Sakız mutasarrıflığına tâyin edildi. Bir pazar günü orada öldü. Vasiyeti gereği, mezarı Bolayır’dadır.
Bir şair, bir edebiyatçı ve fikir adamı olarak Namık Kemal’in mücadelesi ve yazıları, son dönemde düşünce tarihimiz için hem bilgi-yorum hem de hissiyat itibariyle merkesi bir yerde duruyor. Cumhuriyeti kuran kadro dahil olmak üzere yeni Osmanlılar hareketinden, jöntürk-lerden İttihat ve terakkiden itibaren nerede ise bütün talebeler, aydınlar, mederese ve tekke mensupları, edebiyatçılar, şiir vadilerinde koşanlar, siyasetçiler, "memleketi kurtarma" sevdasına düşenler onu açıktan veya gizli okuyarak yetişti, onun hissiyatına sahip oldu, hata ve savaplarını benimsedi.
Kaynak: Dünya Bülteni :
: